Einstein demişki:
Mantık A’dan B’ye götürür ama hayal gücü her yere.
Hayal kurmak güzel birşey, önemli birşey aynı zamanda.
Ama hayalleri realist kurmak belkide en önemlisi.
Elinde 10 liran varsa, bir Ferrari satın almayı hayal edebilirsin ama bunu uygulayabilmek,elindeki 10 lira ile imkansız.
Expo’yu hayal etmek İzmir için imkansız bir hayal değildi, ama gerçekler çerçevesinde zordu. Bizim için değildi zor olan, dünyaya bunu inandırmak zordu.
Kültürümüz gereği, gelen misafiri en iyi şekilde ağırlamayı çok iyi biliyoruz, hatta öylesine iyi ki misafir bile neye uğradığını bilmemekte.
Ben çocukluğumdan hatırlıyorum, evde kavgada olsa, misafir gelince hepimizin yüzü gülerdi. Evde hergün baklava börek yapılmasada, misafir gelince yapılırdı.
Aile olarak biz oturma odasında yaşasakta, misafir gelince en güzel odamız, misafir odası açılır orada oturulurdu.
Normal bardaklarda,tabaklar kaşık çatallar kullanılmasına rağmen, misafir gelince gümüş bıçak, çatallar, kristal bardaklar ve en pahalı porselen takımlar kullanılırdı.
Ve ülke olarak, şehir olarak aynı şekilde yaşıyoruz sanki:
Şehirde Belediye Başkanı, Oda Başkanı ile atışıp tutuşurken.
Ülkemizi yöneten parti savcılıkta sorgulanırken.
Kim kime teşekkür etmiş, etmemiş misillemesi yapılırken.
Şehirde ulaşım problemleri,
Exponun nereye gelmesine dair planlarda pürüzler varken, hepimiz bilmekteyiz ki,
Expo gelseydi bunları yenerdik.
Çünkü halk olarak görülmeye, misafire içimizdeki en iyiyi göstermeye ihtiyacımız var. Kültürümüz böyle.
İlk tepkimiz, ‘İtalya rüşvet verdi’, ‘Türkiye’nin ilerlemesini kimse istemiyor’, ‘müslüman ülkesi olduğumuz için bize vermediler’ oldu.Doğru olabilir.Ama ben buna inanmıyorum.Herşeyin bir nedeni vardır.
Toplum olarak biz neden böyleyiz?Yetiştirilmemiz tarzından dolayı halk olarak böyle düşünmemiz çok doğal, ama artık birazda gelenek kültürünün yanında,ruh kültürümüzü de geliştirmemiz lazım.Çocukken, 1970’de hatırlıyorum, kafamı duvara çarpınca kötü duvar, diye duvara vurmaya kalkardı annem.Oğlumu anaokuluna götürdüğümde, 2008 yılında, kafasını kapıya çarpınca,hocası aynı şeyi söyledi, kötü kapı, pis kapı diye kapıya vurdu.İlk etapta suçsuz, kusursuz ve anlamsız minik bir hareket.Ama analiz ettiğinizde, psikolojikman: ‘sen suçlu değilsin, kapı suçlu, duvar suçlu’, diyorsun. Ardından: ‘benim canımı acıtanın bende canını acıtırım’, duygusunu aşılıyorsun.
Biz toplum olarak böyle yetiştiğimize göre suçu kendimizde değil başka nedenlere bağlamamız çok doğal.
Yetiştirildiğimiz doğayı yaşamaktayız…
Biz kendimize yatırım yapar kendimizi eğitirsek, yüceltirsek başkaları bunun kuruna kapılıp zaten yatırımlarını yapacaklardır, başarı başarıyı yaratır ve çeker..
Expo 2015’de gelmese de 2020’de gelebilir.
Veter ki, şehrimizi misafir uğruna değil, kendimiz uğruna yüceltelim, geliştirelim, birbirimize parmak uzatmak yerine o parmakları çalışmak için, el ele vermek için kullanıp bir bütün olup başarı sağlayalım.
Yurtdışındaki tanıdıklarımdan aldığım tepki: “Biz sadece İstanbul’un güzelliğini bilirdik, İzmir’in bu denli güzel ve potansiyel dolu olduğunu yeni öğrendik”, şeklinde olması beni çok sevindirdi.
Şimdi sıra beraberce, Expo’ya ayrılan bütçeyle, şahsi çıkar yerine şehrin çıkarı uğruna başarmak
Hepimize kolay gelsin, hoş gelsin, birlikle beraberlikle gelsin…
Geçenlerde bir tanıdık bana; daha evvelki köşe yazımı negatif bulduğunu söyledi, bu sefer pozitif yazmaya çalışmama rağmen belki de yine negatif bir durum var, ama gerçeklerin sadece pozitif tarafını görmek acaba pozitiflik mi, objektiflik mi yoksa devekuşu oyunu oynamak mı?
İzmir Ticaret Odası Dergisi / Mayıs sayısı(2008)
Read More